Topos
“...bir kişi eğer nehrin akıntısında döne döne sürüklenen
bir çomak değilse, o zaman nehrin kendisi olmak zorundadır; kaynadığı noktadan, denize döküldüğü yere varasıya,
tam bir nehir...”
Ursula K. Le Guin, Yerdeniz Büyücüsü
Antik Yunan’da “yer” anlamına gelen “topos”, mekânsal anlamının yanı sıra, ideolojik anlamda katmanlı bilgi – bellek üre- timini, dünyayı kavrama biçimini ve eleştirel düşüncenin doğal kontürlerini içerir. Yüzyıllar içinde üretim ve temsil biçim- leri bakımından artan kapsama rağmen, düşünce dünyasının uğradığı matematiksel araçsallık, “yer” imgelemini salt öl- çülebilir, kadastral ve haptik duyuları dışlayan optik bir zemin olmaya zorlamaktadır. Zamanla kurgulanan, popüler hale gelen ve yerini bir başka akıma bırakan devingen meşrulaştırma argümanları ise, mekan poetikasındaki bu negatif evrimleşmeyi gözlemciye, kullanıcıya ve dolayısıyla topluma ikna edici kılmakta, “aksi düşünülemez” bir “mutabakat” zemini sunmaktadır. Yenilenebilir enerji ve sürdürülebilirlik gibi konu başlıkları ise, -iyi örnekleri hariç tutarak- çoğunlukla söz konusu meşru zeminin bileşenleri olmakta, bağlamın kendi dinamiklerinden önce araçsal yönetmeliklerin maddele- rini dikkate almakta ve kendi alt sektörlerini oluşturmaktadır.
Bu anlamda “topos”, sürdürülebilirlik üzerine alışıldık araçsal prensipleri bir yöntem seti olarak derlemek ve ultra temsil- ler aracılığıyla etkileyici bir kolaj haline getirmek yerine; öncelikle yeryüzü mefhumuyla ölçekler arası bağlantılar kurma- yı dener. Le Guin bakışıyla, “o halde nehrin kendisi olmak” imgesi tam olarak bunu anlar ve “oralı” bir kavrayışla “topos” imgesini çağırır. Temel perspektif, fiziksel ve düşünsel katmanları birbirinden ayrı görmeyen, zaman içinde tekil ve nok- tasal faaliyetlerden ziyade bağlamın belleğini geleceğe taşıyan çoğul, ilişkisel ve haliyle sürdürülebilir bir “yerin kendisi olma” deneyimi sunar.
Bu öneri sürdürülebilirlik hedefinin salt ‘yeşil’ bir bina/proje üreterek değil şeffaf ve katılımcı süreçleri içeren organizas- yon modeliyle, disiplinler ve kültürler arası bağlantılar kuran stratejiler bütünüyle ve tüm varlıklarıyla yeryüzünü merke- ze alan ekosentrik bir yaklaşımla gerçekleşebileceğine inanır. O nedenle İzmir Sürdürülebilirlik Merkezi: S-Hub kendi içinde emek ve merakla fokurdayan dinamik bir atmosfer; kendi muhitinde (park, kıyı, iskele ve manva) bir sakin; İzmir öl- çeğinde yerel değerleri önceleyen bir araştırmacı, Akdeniz ölçeğinde ise bağlamını genişleten bir yapı/süreç olarak kur- gulanmıştır.
Bu deneyimin mekânsal karşılığı temel olarak 4 bileşenden oluşan bir vektörel bütünlük ile sağlanır.
Vadi
Bayraklı bölgesi kıyı bandının morfolojik olarak birinci doğal eşiği güncelde Atatürk Ormanı olarak bilinen vadi formudur. Zaman içinde Anadolu Caddesi ve tren hattı bu doğal eşiğin bütünleşik kesit etkisini erişile- bilirlik anlamında zayıflatmıştır. “Topos” bir klimatik alan olarak bu mevcut makro vadi formunu kendi alanına tercüme ederek ve uzantıları programın gerekliliğine uygun olarak dönüştürülmüş ikincil bir mikro vadi önerir. Bu vadi park, bahçe, yapı/program öğelerinden oluşan eko-sosyal bir atmosfer fikri üzerine kurulur.
Şenlik
Bağlamın etkileşim alanında ve yakın çepe- rinde İzmir’in çok kimlikli yapısının örnekleri olarak Saime Sultan Yalısı, Braggiotti Evi, Caleya Evi, Giraud Yazlık Evi, Xenopoulos Evi gibi tarihi levanten yapıları ve yakın gelecek- te bir rezidans parseline evrilecek olsa da endüstriyel miras olarak Eski Turyağ Fabri- kası bulunmaktadır. İskeleden proje alanına dek su ve kara üzerinde tanımlanan geniş etkileşim alanı, bir şenlik “symposion” alanı olarak, tarihi ve endüstriyel kimliğin fiziksel, algısal ve anı değeri toplayıcısıdır.
Podyum
Batı Anadolu bandındaki Troya, İyonya ve Karya bölgelerinin liman kesimindeki antik kentlerinde, kıyı hattını agora ve yaşam ala- nına bağlayan dramatik akslar bağlamın yüzyıllar öncesine dayanan bir kullanım örüntüsüdür. Bu anlamda podyum, kendi dönüşen plan ve en kesit kurgularıyla birlikte iskeleden yönlendirme olarak başlamakta, bir mikro vadi olarak yapının kendisini, geçiş arayüzlerini ve alt programlarını toplayan bir omurgaya dönüşmektedir.
Bilinmeyen Ada
Alanın kıyı hattına takılan ve çok amaçlı bir platform olması beklenen “mavna”, senar- yonun hareketli ögesi olarak Jose Sarama- go’nun Bilinmeyen Adanın Öyküsü kitabın- daki imgelem ile kurgulanmıştır. Gidilecek yerin değil, yolda olmanın hikayesi üzerine betimlenen ve tüm katmanlarıyla yaşamın kendisine dönüşen bir tekne kesitinden hareketle mobil bir “ajan” olarak tanımlanan bu platform; coğrafyanın bellek olarak aşina olduğu “Mavi Yolculuk” kavramı ile de güçlen- mektedir. Bu anlamda “bilinmeyen ada” olarak mavna, su altı ve yüzey araştırmaları, seyir rotaları, uzun süreli keşifler, farklı ölçek- te etkinlikler, kıyı profillerine eklemlenme, gezici anıtsallık, afet durumlarına reaksiyon ve bilindik "oralı" aktivitelere katkı gibi devin- gen işlevler ile donatılmıştır.
kütle diagramı
kütle diagramı
yaklaşım diagramı
yaklaşım diagramı
vaziyet planı
vaziyet planı
sistem kesiti
sistem kesiti
Ekip 
Cengizhan Aydın [FRONTWORKSHOP]
Emre Demirtaş [TOZWORKS]
Danışmanlar 
Sunay Paşaoğlu, Mimar
Mehmet Bulut, Mimar/Peyzaj Mimarı
Tayfun Yüksel, Elektrik Mühendisi
Aslı Tusavul, Mimar
Kerem Aydın, Grafik Tasarımcı
Evren Sarı, Makine Mühendisi 
Mustafa Yılmaz, Makine Mühendisi
Sancar Yonar, İnşaat Mühendisi
Yardımcılar 
Selin Akabay, Mimar
Abyan Muhammad Fikri, Mimarlık Öğrencisi
Taner Gider, Mimar
Muhammed Rifqi Fadhillah, Mimar
Talha Tepegöz, Mimar
Khusniddin Khakimov, Mimarlık Öğrencisi
Teresa Chimienti, Mimarlık Öğrencisi
Back to Top